Adak

Adak

Adak, “bir kimsenin yapmak zorunda olmadığı bir şeyi, Allah rızâsı için kendisine vâcip kılması”dır. Meselâ, “Yarın Allah rızâsı için oruç tutmak adağım olsun”, “Allah rızâsı için fakire şu kadar para vereyim” gibi.
Böyle ibadet sayılacak şeyleri adamak sevap kazanmaya vesiledir. Adağa “nezir” de denilir.
Dünyevî bir amaç için yapılacak adaklar makbul değildir. “Falan işim yoluna girerse üç gün oruç tutayım” veya “yoksullara şu kadar para vereyim” denilmesi gibi. Böyle dünyevî maksatlarla yapılan adaklar, taat ve ibadetin ruhu olan ihlâsa aykırıdır. Bu şekilde yapılan adak kaderi de değiştirmez. Bununla beraber kişi şartlarına uygun olarak yaptığı bir adağa uymalıdır. Çünkü adak yapan, Allah Teâlâ ile sözleşme yapmış demektir.
ADAĞIN ŞARTLARI
Bir adağın din yönünden geçerli olabilmesi için şu şartları taşımalıdır:
1. Adanan şeyin cinsinden bir farz veya vacip bulunmalıdır. Buna göre, “Beş gün oruç tutayım”, “Dört rek’at namaz kılayım” veya, “Bir kurban keseyim” diye adakta bulunmak sahihtir. Yerine getirilmesi vaciptir. Fakat, “Falan hastayı ziyarette bulunayım” veya, “Mevlid okutayım” diye yapılacak adağın yerine getirilmesi gerekmez. Çünkü bunların cinsinden farz veya vacip bir ibadet yoktur.
2. Adanan şeyin cinsinden olan farz veya vâcip bizzat kastedilmiş olmalıdır, başka bir farz veya vâcibe vesile olmamalıdır. Meselâ, “İki rek’at namaz kılayım” diye yapılan adak geçerlidir. “Abdest alayım” diye yapılacak adak geçersizdir. Çünkü abdest bizzat kastedilen bir ibadet değildir, o sadece kastedilen ibadetlere birer vesiledir.
3. Adanan şey, insan üzerine hemen veya gelecekte zaten yapılması gereken bir farz ya da vâcip olmamalıdır. “Yarın sabah namazını kılayım” veya zengin mukim kimsenin, “Bu yıl kurban bayramında kurban keseyim” şeklinde yapılan adaklar geçersizdir. Çünkü bunlar zaten farz ve vâcip olan hususlardır.
4. Adanan şey, aslında bir günah olmamalıdır. Meselâ, “Şu işim olursa kendimi Allah yolunda kurban edeyim” diye yapılacak adak geçersizdir. Böyle bir adakta bulanan kimse bir koyun kesmelidir.
5. Adanan şeyin yerine getirilmesi mümkün olmalıdır. Mesela, “Allah için dünkü gün oruç tutayım” diye adak yapılsa bir şey gerekmez. Çünkü böyle bir ibadetin yerine getirilmesi imkânsızdır.
6. Adanan şey (bir malın sadaka olarak verilmesi ise), adayanın mülkünden fazla veya başkasına ait olmamalıdır. Buna göre, “Hemen 10 milyon lira sadaka vermesini’’ adayan kimsenin yalnız 1 milyon lirası bulunsa, ancak bu mevcut sadakayı vermesi gerekir. Başkasına ait bir koyunun kurban edilmesini adayan kimseye de bu adağından dolayı bir şey gerekmez.
7. Adak yapanın akıllı ve ergenlik çağına girmiş olması gerekir. Küçüğün veya akıl hastasının yaptığı adağın yerine getirilmesi mecburi değildir.

ADAĞIN ÇEŞİTLERİ
Adaklar ikiye ayrılır.
1. Mutlak Adaklar
Bunlar bir şarta bağlı olmayan adaklardır. İkiye ayrılır: Birincisine “muayyen adak” denir. “Bu ayın son günü oruç tutayım” diye adamak gibi. Bu tür adaklarda bir şart yoktur ve yerine getirilme zamanı da belirlenmiştir.
İkincisine “gayri muayyen adak” denir. “Dört gün oruç tutayım” diye yapılan adak gibi. Bunda zaman belirlenmemiştir, herhangi bir şart da yoktur.
Mutlak adakları yerine getirmek vâciptir. Belli bir günde yerine getirilemeyen bir adak, başka bir günde kazâ edilebilir.
2. Muallak Adaklar
Bunlar şarta bağlı adaklardır. İkiye ayrılır: Birincisi, bazı hususların gerçekleşmesine veya yapılmasına bağlanan adaklardır. Meselâ, “İşe girersem şu kadar oruç tutayım” veya, “Hastalığım iyileşirse bir kurban keseyim” diye yapılan adaklar şartlıdır. Bu şartlar tahakkuk ederse adağın yerine getirilmesi vâcip olur.
İkincisi, olması istenmeyen bir şarta bağlı adaklardır. Meselâ, “Eğer yalan söylersem iki ay oruç tutayım” diye adakta bulunmak gibi. Böyle bir adakta, adak yapan serbesttir. Şart gerçekleşince dilerse nezrini yerine getirir, dilerse yalnız yemin kefâreti verir. Yukarıdaki misalde, adak yapan kimse sonradan yine yalan söylese bu şekilde hareket eder.
Bir şarta bağlanan bir adak o şart gerçekleşmeden yerine getirilemez. “Falan zat gelirse bir gün oruç tutayım” diye nezreden kimse daha o zat gelmeden bir gün oruç tutacak olsa, adağını yerine getirmiş olmaz.
İster şarta bağlı olsun, ister bir şarta bağlı olmasın, bir nezir zamanla, mekânla, belli bir para ve belli bir fakirle kayıtlanmaz. Meselâ, “Falan işim olursa şu yerdeki, falan fakire, şu parayı vereyim” şeklinde adak yapan kimse, o iş olduktan sonra herhangi bir yerdeki başka bir fakire o paranın karşılığını verebilir. Yine, “Filan işim olursa cuma günü oruç tutayım” diye nezir yapan kimse, o iş olduktan sonra herhangi bir günde o orucu tutabilir.
Nezirde kasıt ve kasıtsızlık hüküm bakımından eşittir. Bir kimse, “Allah için bir gün oruç tutayım” diyecek yerde yanılarak, “Bir hafta oruç tutayım” dese, bir hafta tutması gerekir.
Adak kurbanı, ancak kurban edilecek hayvanlardan olur. Tavuk, horoz gibi hayvanlardan adak kurbanı olmaz. Adak kurbanının etini nezreden kimse yiyemez. Zevcesi, usul (annesi, babası, dedeleri, nineleri) ve fürûu (çocukları ile torunları) da yiyemez. Bunu fakirlere sadaka olarak dağıtmalıdır. Eğer yememesi gerekenler yiyecek olursa, yediklerinin kıymetini fakirlere vermelidir.
“Allah rızâsı için kurban keseyim” veya, “Nezrim olsun kurban kesip etini fakirlere sadaka olarak vereyim” diye yapılan bir adak da geçerlidir. Fakat, “Falan zatın gelmesi için kurban keseceğim”, “Falan türbe için kurban keseyim” gibi nezirler, söz vermeler bir adak hükmü taşımaz. Çünkü kurban kesmek bir ibadet olup Allah’tan başkası için yapılması caiz değildir. Onun için böyle bâtıl ve haram olan şeylerden kaçınmalıdır.



YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.