Nasr Suresi

Nasr Suresi

OKUNUŞU

İzâ câe nasrullahi velfeth. Ve raeytennâse yedhulûne fî dinillâhi efvâcâ. Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirh. İnnehû kâne tevvâbâ.

MEÂLİ (ANLAMI)

Bismillahirrahmânirrahîm
1,2,3. Allah’ın yardımı ve fetih (Mekke fethi) geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir.

NASR SÛRESİ EZBERLE

NASR SÛRESİ NÜZUL SEBEBİ

Kur’an-ı Kerim’in yüz onuncu suresi. Üç ayet, yirmi dokuz kelime ve doksan dokuz harften ibarettir. Fasılası “elif” ve “ha” harfleridir. Tevbe suresinden sonra nâzil olmuştur. Veda haccı esnasında inmiş olmakla birlikte Medenî surelerden sayılmaktadır. Adını ilk ayetinde geçen ve müminlere Allah’ın yardımını bildiren nasr kelimesinden almıştır. “İzâcâe” adı verildiği gibi, veda haccı esnasında nâzil olduğundan dolayı “Tevdi” adı da verilmektedir. Kur’an’ın en son indirilen suresidir.

Bir hadis-i şerifte sure hakkında; “Bu sure, Kur’an’ın dörtte birine denktir” buyurulmaktadır (Tirmizî, Fedâilul-Kur’an, 10).

“Yukarıda zikredilen rivayetlerden anlaşılıyor ki, bu sûrede Allah Teâlâ, Resulullah’a, Arabistan’da İslâm’ın zaferi kemale erdikten sonra ve insanlar grup grup dine girdiklerinde, bunun anlamının, bu dünyadaki misyonunun sona ermesi olduğunu bildirmiştir. Ondan sonra Resulullaha, hamd ve Allah’ı tesbih ile meşgul olması emredilmiştir. Çünkü o, Allah’ın lutfu ile büyük bir işi başarıyla tamamlamıştır. Görevini yerine getirirken gösterdiği zaaf ve eksikliklerden dolayı Allah’dan af dilemelidir. Buradaki önemli nokta, bir resul ile dünyevî önder arasındaki farkın ne kadar büyük olduğudur. Dünyevî öndere, dünyada büyük bir inkılâb yapmak nasip olsa, o kişi törenler düzenleyerek önderliğinden gurur duyar. Ama burada Allah’ın peygamberi yirmi üç sene gibi kısa bir sürede bir kavmin akide, düşünce, ahlâk, kültür, medeniyet, muaşeret, siyaset, iktisat ve savaş anlayışını değiştirerek, cahiliyeye boğulmuş bu kavmi bütün dünyaya hâkim olacak bir duruma getirmesine ve dünyanın bütün kavimlerine önder olmaya lâyık hâle kavuşturmasına rağmen, böyle büyük bir başarının sonunda törenler düzenleyip gururlanmak yerine, Allah’a hamd edip, mağfiret dilemesi ve O’nu tesbih etmesi emredilmiştir. Hz. Peygamber de bütün acziyle bu emri yerine getirmekle meşgul olmuştur” (Mevdudî, Tefhim, VII, 284).

ETİKETLER: ,


YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.