Rüku

Namazlarda rüku da bir rükün olduğundan farzdır. Kıraatten sonra avuç içleriyle diz kapaklarını tutarak vücudun belden itibaren eğilmesidir. Kambur olan kimsenin kamburluğu rükû derecesine erişmişse, rükû yapmış olmaz. Rüku için başını biraz eğmesi gerekir. Oturarak namaz kılan kimsenin ise, alnını dizlerinin hizasına varacak şekilde eğmesi kâfidir. Erkeklerin rükuda baş ve bel düz bir istikamette yere paralel bulunmalıdır. Rükua eğilen kimse kıyama yakın görülürse, rükûu sahih olmaz, rükû vaziyetine yakınsa sahihtir. Hanımlar rükûda erkekler gibi durmazlar. Onların eller dizlere değmek şartıyla az eğilmeleri kafidir.
RÜKÛNUN ÖZELLİKLERİ
1) Rukûda mutmain olmak lazımdır. Bunun en az sınırı, rükû ve secdedeki tesbihler miktarınca azaların rükuda iken istikrar bulması olup Ebu Hanife’ye göre bu vaciptir. Rükudan tam doğrulup vücut dümdüz olmadan secdeye gidilmez.
2) Rükû haddine vardıktan sonra üç sefer “Sübhane Rabbiyel Azîm” denilir. Rükudan doğrulurken “Semi’Allahü limen hamideh” denir. Namaz cemaatle kılınıyorsa bu cümleyi imam söyler, cemaat ise “Allahümme Rabbenâ ve leke’l-hamd” veya “Rabbenâ leke’l-hamd” der. Tek başına namaz kılan kimse bu iki cümleyi de söyler.
3) İmama rükuda yetişen kimse iftitah tekbirini ayakta alır, aldığı tekbir hem iftitah tekbiri, hem de rükû tekbiri yerine geçer. Böyle biri “Allah” lafzını ayakta, “Ekber” lafzını rükûa eğildikten sonra söylerse, imama uymuş olmaz. İmama rükû halinde yetişen ve uyan kimse, o rekatı imam ile kılmış sayılır. Fakat imam rükûda iken tekbir alıp da imam rükûdan kalktıktan sonra rükûa giden kimse o rekata yetişmiş sayılmaz. İmama uyan kimse, imamdan evvel rükûa gitse, imam rükûa gitmeden başını kaldırsa, bu rükû kafi değildir. Bunu imamın rükûu ile iade etmezse namazı yeniden kılması gerekir. Bir kimse başını imamdan evvel kaldıracak olsa, hemen rükûa geri dönmesi gerekir ki rükû sahih olsun.
ŞAFİİLERİN DURUMU
Şafiilere göre de rükû namazın rükünlerinden olup, farzdır. Rükûa eğilirken ellerini omuz hizasına kadar kaldırır ve tekbir alırlar. Rükû için ondan başka bir şeyi kastetmemek lazımdır. Tuma’ninet farzdır. Tuma’ninet, iki rükün arasında bir müddet sakince durmak, acele etmemektir.
Rükûdan kalkıp rükûa varmadan evvelki hale gelmek (itidal) de farzdır. İtidalin muteber olması için onu kastetmek gerekir. İtidale kalkarken her iki elin omuzlarının hizasına kadar kaldırması sünnettir. Kunut ve tesbih namazı hariç itidalin uzatılmaması gerekir. Kunut duası okurken elleri yukarı doğru kaldırıp açmak da sünnettir. İmam kunut okurken muktedi dua için “amin” der. Fakat imam “Feinneke takdi” den başlayıp medh ve senayı okuduğunda muktedi de okur. Kunutu okumayan Hanefiyyül mezhep bir imama uyan kimsenin, imam selam verdikten sonra sehiv secdesi yapması sünnettir. Kunut duasını bilmeyen kimse dua ve medhu sena içeren bir ayet okursa (meselâ İhlas sûresi gibi) kâfidir. Yine itidalde tuma’ninet de şafiilerce farzdır.