Öşür
Arazi ürünlerinin zekâtını vermek farzdır. Buna “öşür” adı verilir. Kelime mânası “onda bir” demektir. En‘âm sûresi 141. âyet-i kerimede, “Hasat günü (ürünün) hakkı (zekât ve sadaka) verin” buyrulmuştur.
Öşrün Şartları
Arazi ürünlerinde zekât, araziye aittir; o arazi sahibine bakılmaz. Arazi sahibinin akıllı olması ve erginlik çağına ulaşması şart değildir. Müslüman olan akıl hastası ve küçüklerin mahsulünden de zekât gerekir. Vasiyet etmeden ölen mükellefin öşür borcu miras olarak bıraktığı maldan ödenir.
Öşür Vergisi
Öşür Vergisi; vergilendirmede kullanılan ve müslüman vergi mükelleflerinden belirli sınıflar için, mahsulden alınan onda veya yirmide bir oranındaki verginin adıdır. Öşür vergisi Kitap, Sünnet ve İcmâ delillerine dayanır. Tahıl ve meyvelerde zekâtın gerekli olduğu, Kur’an-ı Kerim’de ifade edilmektedir. “Ey iman edenler, kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin” (el-Bakara, 2/267). Ayetteki; Kazandığınız şeylerden maksat ticaret malları olup, bunların zekâtı söz konusudur. Size yerden çıkardığımız şeylerden maksat ise tarım ürünleri olup, bunların da öşrü kastedilir (es-Serahsî, el-Mebsût, III, II). Başka bir ayette bazı ürünlerden şöyle söz edilir: “Çardaklı ve çardaksız bağları, tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ze benzemez şekilde yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin. Devşirildiği ve biçildiği gün de hakkını verin” (el-En’âm, 6/141). İbn Abbas (ö. 68/687) ve Enes b. Mâlik’e (ö. 91/717) göre buradaki “hak”tan maksat, farz olan zekât olup, bu da, onda bir veya yirmide bir nisbetinde alınır. Hadislerde şöyle buyurulur: “Toprağın bitirdiği mahsulde onda bir zekat vardır” (es-Serahsî, a.g.e., III, 2). “Nehirlerin ve yağmur sularının suladığı mahsullerde öşür (onda bir); hayvanla sulanan mahsullerde yarım öşür (yirmide bir) vardır” (Sahîh-i Müslim, terc. ve Şerh. A. Davudoğlu, İstanbul 1977, V, 280).
Arazi Mahsullerinin Zekâta Tâbi Olması için Gereken Şartlar
1. Toprağın öşür toprağı olması. Fethedilen bir memleketin halkı kendi rızaları ile müslüman olur da, ellerindeki arazi onların mülkiyetine geçirilirse veya fethedilen arazi mücahidlere mülk olarak verilirse bu topraklara öşür arazi denir. Bu toprakların mahsulleri sulama durumlarına göre onda bir veya yirmide bir oranında öşre tâbidir. Onun için böyle topraklara “öşür arazisi” denir.
Devlete ait olup da para karşılığı halka satılmış topraklara “mülk arazi” denir. Bunların sahibi müslüman ise öşür arazi hükmündedir.
Fethedildikten sonra müslüman olmayan halka mülk olarak verilen topraklara “haraç arazisi” denir. Bunlardan “haraç” adıyla bir vergi alınır. Bu zekât değildir.
Mülkiyeti devlete ait olup sadece kullanılması tasarruf tapusuyla halka verilmiş topraklara “mîrî arazi” denir. Bu topraklardan “kira” mahiyetinde hususi bir vergi alınır. Ayrıca öşür alınmaz.
Aynı arazinden hem öşür hem haraç veya kira alınmaz. Türkiye’deki halkın elinde bulunan tapulu arazi “öşre” tâbidir. Osmanlı döneminde devlete ait olan tasarruf arazisi, Cumhuriyet döneminde mülk araziye dönüştüğü için öşre tâbidir. Hazineden kiralanan arazi ise öşre tâbi değildir.
2. Topraktan ürün çıkması. Öşür, çıkan mahsulden farz olur. Topraktan bir şey çıkmazsa, öşür vermek gerekmez.
3. Toprağı ekip biçmek. Ekilen veya dikilen şey gelir ve ürün elde etmek, büyütüp geliştirmek ve artırmak gibi maksatlar için olmalıdır. Yani meşe, çam, ot, kavak ve benzeri şeylerden öşür gerekmez. Bunların başlangıçta ürünleri bulunmaz, ziraat kastıyla ekilmez ve dikilmezler.
Zekâta Tâbi Mahsuller ve Nisab
İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’ye göre buğday, arpa, yulaf, mısır, pirinç, nohut, mercimek, fındık, fıstık, ceviz, badem, zeytin, pamuk, armut, elma, kayısı, şeftali, üzüm, hurma, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, biber, lahana, patlıcan, domates, patates ve benzeri ürünler ister tahıl, ister sebze ve meyve olsun zekâta tâbidir. Nisab şartı aranmaz. Ayrıca bunlar için bir yıl geçme şartı da yoktur. Yılda birden fazla mahsul alınan yerlerde öşür de ürüne bağlı olarak tekrar verilir.
İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ancak bir yıl çürümeden kalan arazi mahsulleri öşre tâbidir. Buna göre üzüm ve hurma dışında yaş meyvelerden ve sebzelerde öşür yoktur.
Yine iki imama göre, arazi ürünlerinde nisab şarttır. Bu da 5 vesktir. Bugünkü ölçülerle 1 tondur. Günümüzde bu nisaba göre amel edilmesi daha uygundur. Arazisinden en az 1 ton ürün alan kimse, bunun onda birini öşür olarak verir.
Tahılın değişik cinsleri İmam Ebû Yusuf’a göre birbirine ilâve edilerek tümü nisab miktarına ulaşınca öşür lâzım gelir, İmam Muhammed’e göre değişik tahıl cinsleri nisab hususunda birbirlerine eklenmezler.
Buğday ve arpa gibi hububatın öşrü taneler ortaya çıktığı, meyvelerin ise olgunlaşmaya başladığı zaman vâcip olur. Daha öşrü verilmemiş olan ekinlerden veya ağaç üstündeki meyvelerden yenmemelidir. Yenirse, öşrünü verirken yenen miktar hesap edilip karşılığı fakire verilmelidir. Bunlar İmâm-ı Âzam’ın görüşüdür. İmam Ebû Yusuf’a göre ise mahsulün öşrü hasat edilmeye elverişli hale geldiğinde vâcip olur. İmam Muhammed’e göre de mahsul fiilen hasat edildiği zaman zekât vâcip olur. Dolayısıyla İmâmeyn’e göre ekin veya meyve henüz tam yetişmeden yenirse, bu kısmın öşrünü vermek icâp etmez.
Zeytin, susam ve ayçiçeği tanelerinden öşür alındığı takdirde, daha sonra yağlarından yeniden öşür alınmaz. Bu tür maddeleri üreticiden ticaret amacıyla satın alan kimse için bu ürünler birer “ticaret malı” olurlar ve ticaret yapanın malı olarak zekâta tâbi olurlar.
Öşür arazisi hasat zamanı satılırsa veya sadece mahsulü satılırsa öşrü satıcıya aittir. Fakat ürün olgunlaşmadan satılmışsa öşür alıcıya aittir.
Toprak Ürünlerinde Zekâtın Nisbeti
Bir öşür arazisi yağmur, çay ve ırmak sularıyla sulanırsa “onda bir” nisbetinde öşür verilir. Dolap, su motoru, satın alınacak su ile bütün yıl veya yılın yarısından çok sulanırsa “yirmide bir” nisbetinde öşür verilir.
Demek ki arazi mahsullerinde zekât nisbeti sulama şekline bağlı olmaktadır. Karışık sulamada hangi usulle daha çok sulanıyorsa o dikkate alınır, hesaplama ona göre yapılır. Sulamada emek harcanarak sulama ile tabii sulama eşitse mahsul, mükellef lehine olmak üzere, yirmide bir oranında zekâta tâbidir.
Arazi mahsulleri için sarfedilen gübre, ilâç, biçerdöver, amele ücretleri gibi masraflar zekât hesabında dikkate alınmaz. Ürünün tamamı üzerinden öşür verilir. Öşür malın cinsinden verilebileceği gibi, değeri kadar para da verilebilir. Eğer öşür devlet eliyle alınmıyorsa, sahipleri bunu uygun yerlere vermelidir.
Ürün zayi olunca öşür borcu düşer. Vakfedilmiş öşür arazisi mahsullerinden de öşür verilir. Çünkü öşür, toprağın değil, ürünün zekâtıdır. Kiraya verilen toprakların zekâtı kiracıya aittir.
Eğer kira ücretle olmayıp elde edilen ürünün 1/2’si veya 1/3’ü gibi oranlarla taraflar arasında bölüşülmesi esasına göre anlaşma yapılmışsa arazi sahibiyle kiracı hisseleri nisbetinde öşür verirler.
Araziyi kiralama işleminde mal sahibi hiçbir karşılık almıyorsa bu araziden elde edilen öşür tamamen kiracıya aittir.
Mülk evlerin civarındaki bağ ve bahçelerin ürünlerine öşür gerekmez. Çünkü bu bağ ve bahçeler evlere tâbidir.
Balın Zekâtı
Öşür arazisinden elde edilen bal da onda bir nisbetinde zekâta tâbidir.
Haraç arazisi, herkese serbest otlak veya ormanlarda beslenen arıların balları zekâta (öşre) tâbi değildir.
İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre balda nisab şarttır, İmam Muhammed’e göre balda nisab 5 vesk olup yaklaşık 1 tondur, İmam Ebû Yusuf’a göre ise kıymeti, ölçekle (veskle) ölçülen arazi ürünlerinin en ucuzuna (misal, 5 vesk/1 ton arpa değerine) ulaşmayan bal öşre tâbi değildir.