Şafiilere Göre Zekat
İslâm’ın beş şartından biri olan zekât, bâliğ, akıllı ve müslüman olan kimseye farzdır. Farziyetini inkâr eden dinden çıkar.
Çocuk ve delinin malı (nisaba ulaşırsa) mutlaka zekâta tâbidir. Kendisi mükellef olmadığından veli veya vasîleri, onların adına zekâtları vermekle yükümlüdür.
ZEKÂTA TÂBİ OLAN MALLAR
Zekâta tâbi olan mallar altı çeşittir.
1. Altın, gümüş (para).
2. Ticaret malları.
3. Ehlî hayvanlar.
4. Toprak mahsulleri.
5. Madenler.
6. Tarihî değer taşıyan eserler.
ALTIN ve GÜMÜŞÜN ZEKÂTI
Altın ve gümüş zekâta tâbidir. Sikkeli veya sikkesiz oluşu hususunda fark yoktur. Altının nisabı 20 miskaldır. Gümüşün ise 200 dirhemdir. Şâfiî âlimlerinin tesbitine göre 20 miskal atın 84 gr., 200 dirhem gümüş ise 595 gramdır.
Günümüzde piyasada altın ve gümüş yerine kâğıt para (evrak-ı nakdiyye) yer aldığından, banknot da altın ve gümüş hükmündedir. Nisab hususunda altın veya gümüşün değeriyle takdir edilir. Ancak, bu iki nisab ölçüsünden, altının fiyatı asırlardan beri değerini koruduğundan, günümüzdeki âlimler altın ile takdir etmek daha uygundur diyorlar.
Gümüş ve altının zekât miktarı kırkta birdir. 20 miskal altından yarım miskal, 200 dirhem gümüşten 5 dirhem zekât verilecektir. Gümüş ve altın başka şeylerle karışık olursa, onun halisi nisabı doldurmayınca zekât lâzım gelmez.
Kadının israfa kaçmamak şartıyla her çeşit altın ve gümüşten olan süs eşyası takması câiz olup zekâta tâbi değildir. Fakat haddi aşıp israfa kaçarsa, meselâ 850 gr. ağırlığına ulaşırsa kadının ziynet eşyası da zekâta tâbi olur.
Altın ve gümüşte zekâtın vâcip olması için, üzerinden bir sene geçmesi şarttır.
Altın ve gümüş dışındaki kıymetli madenlerin zekâtı yoktur. Altın ve gümüşün zekâtı kendi içinden çıkarılacaktır. Yani cinsinden aynî olarak verilir. Altının gümüş yerine, gümüşün de altın yerine zekât olarak verilmesi câiz değildir. Ancak Bulkînî’ye göre, altın ve gümüş yerine kâğıt para da verilebilir.
TİCARET MALLARININ ZEKÂTI
Ticaret malları, kâr etmek maksadıyla mal veya para ile değiştirilen mallardır. Altın, gümüş ve para dışındaki mallardan olurlar. Ticaret mallarının zekâtı kırkta biridir.
Ticaret mallarından zekâtın vâcip olması için dört şart vardır:
1. Bedel karşılığında ticaret niyetiyle temlik edilmesidir. Hibe veya veraset yoluyla elde edilen eşya ve evinde bulunan eşya için ticaret niyeti getirilse de zekâta tâbi değildir.
2. Ticaret eşyasının, kullanmakla eriyip gitmemesi (sabun gibi).
3. Ticaret yapmak için mübadele ettiği andan itibaren üzerinden bir sene geçmesi, sene içinde ticaret malı nisabtan az olmakla beraber paraya çevrilmemek. Nisabtan az olduğu halde paraya çevrilir ve sonra ticaret için eşya alınırsa, senesi yeni eşyayı aldığı andan itibaren başlar. Eski senesi biter. Fakat bir kısmı paraya çevrilir, bir kısmı da eşya halinde kalırsa senesi devam eder.
4. Yıl sonunda ticaret malının nisaba ulaşması. Eğer sene sonunda nisabtan az olursa zekât lâzım gelmez. Ancak yanında başka bir para bulunur ve onun da senesi ta¬mam olmuş ise o takdirde birbirine eklenir ve hepsinin zekâtı verilir. Yıl sonunda nisab bulunmaz ve başka parası da yoksa, senesi yeniden başlar. Ticaret malında nisab şartı yalnız sene sonunda aranır, sene başında aranmaz.
Ticaret malı nisab ölçüsünde kaldığı müddetçe her yıl zekâtı verilecektir. Sene sonunda elde edilen kazanç da sermayeye ilâve edilip zekâtı verilecektir. Ticaret malının sene sonunda değerlendirmesi, neyle alınmışsa onunla takdir edilir. Gümüş ile alınmışsa gümüşle, altın ile alınmışsa altınla takdir edilir. Eğer eşya ile alınmış ise, gümüş ve altından hangisi tedavülde galipse onunla takdir edilip zekâtı verilir.
Para ile alınan ticaret eşyası ise altın ile değerlendirilmesi gerekir.
Fabrika ve imalâthane gibi sabit iş yerleri zekâta tâbi değildir. Çünkü bunlar başkasına satılma gayesi taşımazlar.
Alacaklar eğer meta cinsinden ise zekâta tâbi değildir. Para cinsinde ise zekâta tâbidir. Alacak sağlam olup her an alma imkânı da varsa zekâtı yıl sonunda verilir. Değilse, ele geçince geçmiş yılların tamamının zekâtı verilir. Kadının mehri de zekâta tâbidir.
Kârı bölüşmek üzere birine para verip ticaret yaptırırsa zekât sermaye sahibine aittir.
Gasp, çalma, ödünç rehin, kaybolma gibi bir sebepten dolayı asıl sahibinin elinde bulunmayan altın, gümüş ve ticaret eşyası zekâta tâbi değildir.
Bir kimse, birinden nisab miktarı borç alıp, harcamadan yanında bir sene tutarsa hem kendisine hem de alacaklısına zekât farz olur.
Borçlar nisabın hesabında dikkate alınmaz. Yani borç çıkarılmadan yekününden zekât verilir.
Şâfiîler’e göre ortaklar, ticarî işlemlerde olduğu gibi zekât verilmesinde de birbirinin vekili sayılırlar.
Ticaret malının zekâtı yalnız para olarak verilir. Malın cinsinden verilmez. Çünkü ticaret malının nisabında kıymeti dikkate alınır.
EHLÎ HAYVANLARIN ZEKÂTI
Evcil hayvanlardan zekâtın farz olabilmesinin beş şartı vardır:
1. Hayvanın koyun, keçi, sığır, manda ve deve cinsinden olması.
2. Sayısının nisaba ulaşması.
Develerin Nisabı. Develerin nisabı beştir. Zekât nisbeti ise beş devede bir koyun veya keçi verilir, daha yukarısı için farklı sayı ve hayvanlar vardır.
Sığırın Nisabı. Otuz sığır veya danadan bir yaşını tamamlayıp iki yaşına girmiş bir buzağıdır. Kırk sığır veya danada iki yaşını tamamlayıp üç yaşına girmiş bir buzağıdır. Ondan sonra her otuzda bir yaşını tamamlayıp iki yaşına girmiş bir buzağı, her kırkta iki yaşını tamamlayıp üç yaşına girmiş bir buzağı zekât olarak vâcip olur.
Koyun ve Keçinin Nisabı. Kırktır. Zekât nisbeti kırkta birdir. 120’ye kadar aynı hal devam eder. 121 koyun veya keçi olursa iki koyun, 201’de üç koyun, 400’de dört koyun vâcip olur. Ondan sonra her 100 koyun için birer koyun verilir. Zekât olarak verilecek koyun bir yaşını tamamlamış olmalıdır. Eğer keçi verilecekse, iki yaşını tamamlamış olmalıdır. Zekâtı veren kimse bunlardan birini vermekte serbesttir.
3. Üzerinden bir kamerî yıl geçmesi.
4. Sâime olması. Sene boyunca mal sahibinin onları otlatması veya otlattırması.
5. Bu hayvanların üreme veya süt almak için edinilmiş olması.
TOPRAK MAHSULLERİNİN ZEKÂTI
Şâfiîler’e göre zekâta tâbi üründe bulunması gereken şartlar üçtür: Temel gıda maddesi olması, belli bir kimsenin mülkü olması, nisaba ulaşmış olması.
Toprak mahsulleri iki kısımdır: Birincisi, ekinden elde edilen mahsul olup bunlar; buğday, arpa, pirinç, mercimek, nohut, bakla, mısır ve darı gibi ihtiyarî olarak insanların gıdasına elverişli olan gıdalardır. İkincisi, ağaçtan elde edilen mahsul olup hurma ve üzümdür. Bütün bunlar zekâta tâbi mahsullerdir. Ancak normal hallerde gıda maddesi sayılmayan fındık, fıstık ve badem gibi ürünler öşre tâbi değildir. Süt ve bal da zekâta tâbi değildir.
Arazinin durumu ne olursa olsun yukarıda beyan edilen mahsullerin zekâtı verilecektir. Hanefî mezhebindeki öşür ve haracın aynı arazide birleşmeyeceği görüşü Şâfiî mezhebinde geçerli değildir.
Şâfiî mezhebine göre, haraç arazisi de öşre tâbidir. Kiralanan hazine arazisi de öşre tâbidir, öşür kiralayana aittir.
Buğday ve arpa kabuksuz temiz olarak depo ediliyorsa nisabı 5 vesktir (653 kg.). Pirinç, ales gibi hububat kabuğu ile birlikte depo ediliyorsa, mal sahibi isterse kabuksuz olarak 5 vesk üzerinden zekâtını çıkarır, isterse kabuklu olarak 10 vesk üzerinden hesaplayıp zekâtını verir.
Hurma ve üzüm güzel kurutulan hurma ve üzüm cinsinden ise kurusu üzerinden 5 vesk hesap edilir ve zekâtı kuru olarak çıkarılır. Güzel kurutulmayan hurma ve üzüm cinsinden olup yenilir ve satılır veya ondan pekmez yapılırsa nisab, yaş üzerinden 5 vesk olarak hesap edilir ve zekâtı çıkarılır. Zekâtın, kurutulup çıkarılması veya pekmez haline getirilmesi câiz değildir.
Aynı yıl içinde elde edilen mahsuller, cinsleri bir olduğu takdirde nisabın dolması için birbirine eklenip zekâtı verilir. Yine, bir cinsin değişik türleri de birbirlerine ilâve edilir.
Ekin olsun, meyva olsun yağmur, kar, nehir, çay veya baraj kanalı ile sulanıyorsa zekât nisbeti onda birdir. Hayvan, motor, dolap ve benzeri şeylerle sulanıyorsa yirmide bir zekât olarak verilir. Sulama karışık ise, meselâ, dört defa sulamanın ikisi yağmur ikisi de motor sulama ise on beşte bir zekât verilir.
Ekinin habbeleri sertleşmeye başladığında, meyvenin de olgunlaşmaya başladığında zekâtı vâcip olur. Artık mal sahibi ondan tasarruf edemez. Yani ne satabilir, ne sadaka olarak verebilir, ne de ondan yiyebilir. Çünkü, bu mal artık müşterektir. Tasarruf edebilmesi için ehil iki kimseye mahsulünü takdir ettirir, fakirlerin hissesini “zimmetimde kabullendim” diyerek zimmetine geçirir. Sonra mahsulde tasarrufta bulunabilir.
Toprak mahsullerinin zekâtında işçilik, ekme, dövme ve nakliyat masrafı dikkate alınmaz.
Öşür ancak malın kendi cinsinden verilir.
MADENLERİN ZEKÂTI
Madenden çıkarılan altın ve gümüş zekâta tâbidir. Zekât nisbeti kırkta birdir. Bunun için nisab şart ise de üzerinden bir sene geçmesi şart değildir. Nisab miktarı ise 20 miskaldir. Mazeret olmadan çalışmaya ara verilmemiş ise
madenden çıkarılan altın veya gümüş birbirine eklenir ve nisaba ulaşırsa zekâtı verilir.
Mazeretsiz çalışmaya ara verilmişse, meselâ bir müddet çalışılıp 10 miskal altın elde edildi, sonra çalışmaya ara verildi, tekrar çalışmaya başlandı ve 10 miskal altın da¬ha elde edildi. Elde edilen ilk 10 miskal sonrakine eklenmez. Ancak sonraki 10 miskal birinciye eklenir. Yani sonrakinin zekâtı olan çeyrek miskal zekât olarak verilir.
TARİHÎ ESERLER
Bir kimse cahiliye devrinden kalan altın ve gümüş bulursa zekâta tâbi olur. Bunun için bulunulan yer sahipsiz veya bulan kimsenin ihya ettiği bir arazi olmalıdır. Bulunulan altın ve gümüş nisaba ulaşmalıdır. Üzerinden bir yıl geçme müddeti şartı yoktur. Zekât nisbeti beşte birdir.
ZEKÂTIN EDASI
Zekâtta niyet şarttır. Niyetin şekli şöyledir: “Bu benim malımın farz olan zekâtıdır.” Çocuk ve delinin zekâtını vermek için velinin niyet getirmesi şarttır. Bir kimse zekâtını vermek için vekil tayin ederse vekilin niyeti kâfidir. Zekâtı verirken veya daha önceden niyet getirilirse yeterlidir. Ancak dağıtım esnasında niyet getirmek daha faziletlidir.
Nisab dolmadan evvel ticaretin dışında başka bir malın zekâtını peşin olarak vermek câiz değildir. Peşin olarak zekâtın verilebilmesi için de ticaret malında üç şartın tahakkuku lâzımdır.
1. Mal sahibinin sene sonuna kadar vücûb ehli olması.
2. Zekâtı verilmiş malın sene sonuna kadar kalması.
3. Zekâtı alan kimsenin sene sonuna kadar müstehak olması.
ZEKÂTIN VERİLECEĞİ YERLER
Zekâtın verileceği yerler sekiz sınıftır: Fakir, miskin, zekât memuru, kalpleri İslâm’a ısındırılmış olanlar, kölelikte ve esarette olanlar, borçlu olanlar, mücahid, yolcu. Şu beş sınıfa zekât verilmez: Kâfir, zengin, çalışmaya gücü yeten kimse, nafaka ve ihtiyacı başkasına yüklenmiş kimse, Hz. Peygamber’in (s.a.v) ailesi.
FITIR ZEKÂTI
Şâfiî mezhebine göre fitre vermek farzdır. Bayram günü ve gecesi kendisinin ve ihtiyacını karşılamak ile mükellef olduğu kimselerin normal olarak nafakaları, mesken ve elbiseleri ve sair ihtiyaçlarından başka bir şeye sahip olan kimse, hem kendisi için hem de kendilerine bakmaya mecbur olduğu kimseler için fıtır zekâtını vermekle mükelleftir.
Kendilerine bakmaya mecbur olduğu kimseler şunlardır: Naşize (isyankâr, huysuz) olmayan zengin de olsa zevce, usulü (anne ve babaları), fürûu (çocukları ve torunları), köle ve câriyesi.
Bir kimsenin bâliğ olan fürûu ve usulünden herhangi biri fakir ise, mükellef onun fıtır zekâtını vermeye mecburdur. Nafakasını vermeye mecbur olmadığı kimsenin fıtır zekâtını vermek isterse ondan izin almalıdır, yoksa câiz değildir. Fitre ödemesinde güç yetmezlik söz konusu olursa önce kendi fitresini, sonra zevceninki, sonra küçük çocuğunki, sonra babasınınki, sonra annesininki verilir.
Fitre 1 sâ’dır (2160 gr.). Para ve elbise gibi şeylerle fitre ödenmez. Fitre ancak, buğday, arpa, pirinç, hurma, nohut, mısır ve peynir gibi halkın çoğunun yedikleri şeylerden verilebilir.
Ramazan-ı şerifin son günü, güneşin batmasıyla fıtır zekâtı vâcip olur. Ramazan ayı içinde verilse de câiz olur. Bayram namazından evvel verilmesi sünnettir. Mazeretsiz bayram gününden sonraya tehir etmek haramdır. Kazâ edilmesi lâzımdır.
Zekât verilecek sekiz sınıftan mevcut olanların hepsine dağıtmak lâzımdır. Bir görüşe göre üç fakir veya üç miskine verilse câizdir. Diğer bir görüşe göre de, bir tek şahsa verilse kâfidir.